İlk seyahat yazısı altında yaptığım girişte bahsettiğim gibi, yeniden Avrupa'yı keşfimiz Avrupa Rüyası ile oldu. Ocak 2022'de ayarladığımız seyahatimizde daha önce hiç görmediğimiz şehirleri gördük ve her gün başka bir şehre uyandık adeta. Turumuzun kapsamı, Benelux idi. Bu sayede 6 - 7 günde Fransa, Belçika ve Hollanda’yı görme şansımız oldu. Program akışını ve neler yaptığımızın detaylarını paylaşmaya başlıyorum.
#1. Gün - Amsterdam, Brugge
Avrupa Rüyası ile uçuş gidiş geliş rotamız, Amsterdam üzerinden oldu. İlk gün Amsterdam’a indik ve otobüsümüz bizi aldı. Çok keyifli bir ekip ile bir aradaydık. İlk durağımız Brugge oldu. Biraz hava kararmaya yakın varsak da çok güzel vakit geçirdik. Brugge’e ilk defa gittim ve kesinlikle tekrar gideceğim bir masal şehri. Şehrin merkezinde yürürken, sanki eski yüzyıllara ait bir film setinin içindeymiş gibi hissettim. Merkezde tatlı bir restoranda midye yedik ve yerel biralardan tattık. Sonrasında grubumuz ile buluştuk ve Paris’e doğru gece otobüs yolculuğuna başladık.
Otellerimiz genel itibariyle merkezden daha uzak yerlerde seçilmişti. Özel araç gibi otobüsümüz her an bizimle olduğu için, bu durum hiç problem yaratmadı. Yaklaşık üç saatlik bir yolculuk sonrasında zincir oteller grubu IBIS’de konaklamamızı yaptık. Ertesi sabah programımız çok yoğundu 😊.
#2. Gün - Paris
Tatilimizin ikinci gününü Paris’in muhteşem güzelliklerini görerek geçirdik. Önce çok enteresan bir şekilde bir mezarlığa gittik 😊. Emily in Paris izleyenleriniz bilir, burası dizine Emily’nin doğumgününde iş arkadaşının onu yemeğe götürdüğü yer. Mezarlıkta Lafontaine’den Oscar Wild’a bir çok kişi ziyaret ettik. Ruhları şadolsun. Uzun yıllardır Paris’e gelirim fakat bir mezarlığı görmek hiç aklıma gelmemişti. Fakat günümüze çok değişik bir rota ile başladık.
Akabinde Sacre Coeur’e çıktık. Ressamlar tepesini gördük. Sıcak şarabımızı içtik, müthiş nutellalı krepler yedik. Sevgi duvarını gördük (ilk defa gördüğüm bir yer). Ressamlar tepesinden aşağı doğru inerken yine Emily in Paris’in çekildiği lokasyonlardan birini keşfettik. Daha sonra Özgür’le ikimiz, peynir şarap alışverişi yapmak üzere gruptan ayrıldık. Eve getirmek üzere müthiş peynir ve Fransız şarapları aldık. Burdan Arc de Triomphe’a doğru ilerledik. Fotoğraflar çektik, ve Champs Elysee’de dolaştık. Eiffel Kulesi’ni gördük. Sanırım kaç kere görürsem göreyim, her daim büyüleneceğim bir kule bu. Daha sonra hava karardı ve biz de Champs Elysee’de ara sokakta bir restoranda yemeğimizi yedik. Gün boyunca krepleri götürdüğümüz için, soğan çorbası ve şarküteri tabağı & şarap ile karnımızı doyurduk. Ve yorucu bir günün ardından otelimize geri döndük.
Paris’teki ikinci günümüz, serbest gün idi. Önce turla birlikte Opera binasını, Vandome meydanını gördük ve Louvre’a doğru ilerledik. Vandome meydanını daha önce hiç görmemişim sanıyorum. Ve çok güzel bir yermiş. Akabinde serbest zaman için ayrıldık ve Özgür’le birlikte başladık listemizdeki yerleri bir bir gezmeye. Paris kazan biz kepçe modunda yürüye yürüye dolanmaya başladık. Louvre Müzesi’nin oradan nehrin yanına indik. Yürüyüş yaptık ve birkaç yıl önce talihsizce yanan Notre Dame Katedralini ziyaret ettik. Oradan baktık ki St Germain de Pres’ye çok yaklaşmışız. Meşhur Cafe de Flore’da oturmak için oraya doğru ilerledik fakat yer bulmak ne mümkün?! Önünde fotoğrafımızı çektik ve Eiffel Kulesi’ne doğru yürümeye devam ettik. Cafe de Flore demişken Paris’e dair şüphesiz en sevdiğim filmlerden bir tanesi Midnight in Paris. Gerçekten böyle şeyler olsa… 😊
Bu arada tatil boyunca günde en azından 15 – 20 bin adım attık 😊. Avrupa tatillerinin en sevdiğim yanı bu. Bol bol yürüyüş yapma şansı oluyor, hem de etraftaki bir sürü güzelliği de görme fırsatı ile birlikte. Bol bol fotoğraf çektik, Eiffel’in en fotojenik göründüğü yerlerden birini keşfettik (Rue Universitaire) ve orada da fotoğraflar çektik. Ardından rüzgar ve sis sebebiyle en üste çıkamasak da, Eiffel’e çıktık. İnanır mısınız, pandemi öncesi hınca hınç dolu olan kuleye çıkmak çok hızlı oldu. Yavaş yavaş havanın kararmasıyla birlikte otele doğru yola çıktık. Bu esnada iki kez telefonumu kaptırma riskiyle karşılaştım, aman dikkat!
#4. Gün - Gent, Atomium, Brüksel
Ertesi sabah Belçika’ya doğru otobüsümüzle yola çıktık. Sırasıyla Gent, Atomium, ve Brüksel’i gezdik. Gent çok tatlı bir kasaba, eminim yazın çok daha güzel oluyordur. Brüksel’de ise, meydana girdiğimizde büyülendik. Çikolata alışverişimizi yaptık. Bira tadımlarımızı yaptık ve otelimize geri döndük. Burada Ibis Otel’de konakladık ve otel, dekorasyon, kahvaltı hepsi müthişti.
#5. Gün - Zaanse Schans, Volendam, Amsterdam
Sabah erkenden rotamızın sonuna doğru, Hollanda’ya doğru otobüsümüzle yola koyulduk. Hollanda’daki duraklarımız sırasıyla Zaanse Schans, Volendam ve son olarak Amsterdam oldu. Zaanse Schans film seti gibi bir yer, doğal güzellikleri, yel değirmenleri büyüleyici. Minik bir köyü andırıyor. Burada güzel bir sıcak çikolata deneyimimiz oldu, sıcak çikolatayı bize yaptırdılar 😊. Burda sanırım maksimum 2 saat yeterli olur, etrafı görüp fotoğraf çekmek ve anı biriktirmek için. Ardından Volendam’a gittik ve Volendam’a bayıldık. Buraya mutlaka bir gün ayırmak hatta konaklamak gerektiğini düşündük. Şahane bir liman kasabası. Hediyelik eşya dükkanları, müthiş deniz ürünleri, manzara, çevre hepsi muhteşemdi. Tekrar gelme sözüyle birlikte buradan ayrıldık ve Amsterdam’a, son rotamıza doğru yola koyulduk.
Amsterdam, tatlı evleriyle büyüleyici bir yer benim için. Her zaman öyle oldu. Fakat daha önceki gidişlerimde farketmemişim, şehir su üzerine kurulduğu için, evler, binalar yavaş yavaş eğilmeye bükülmeye başlamış. Hatta yapıların yan yana yapılma sebebi de buymuş, eğilmeye başlayan binaların birbirine destek olarak birbirlerini tutması. Ve birkaç sene içinde Amsterdam diye bir yer kalmayabilebilir gibi gözüküyor ☹. Amsterdam’da çiçek pazarını ve meydanları karış karış dolaştık. Pandemi ile birlikte o kadar çok arkadaşım buraya göç etti ki. Fakat zaman kısıtımızdan dolayı görüşemedik. İnşallah bir dahaki sefere. Bir de Amsterdam’da tatlı tatlı cafe’ler aradım fakat bulamadım. Sanki pandemi öncesi ve pandemi sonrası var bu şehir için, eskiden hızlıca keşfettiğim yerleri bu gidişimde keşfedemedim. Bunun da sebebi, şehrin bizi tekrar çağırıyor oluşu olabilir 😊.
İstanbul çıkışında bir hava muhalefeti ile başlayan yolculuğumuz, Amsterdam çıkışında da başka bir hava muhalefeti ile devam etti. Bavulumuzu uçuracak kadar (ki hayatımızın sonuna kadar güleceğimiz komik bir anı oldu bize) sert rüzgarlı bir hava, bizi ülkemize doğru uğurladı. Ve seyahat etmenin keyfini yıllar yıllar sonra tekrar hatırlayarak, bir sonraki planımızı da yaparak, işlerimize güçlerimize koyulmak üzere güzel ülkemize geri döndük..
Sevgiler,
İrem Şimşek
Not: Daha fazla görsel için beni instagram'da takip edebilirsiniz:
iremataysimsek
girişimcibirisi
Comentários