20.07.2022
Değerli Dostlarım,
Herkese merhaba. Bu gezi yazımda hayatımda ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir şekilde yaptığım Avrupa Turundan bahsedeceğim. Kendimi bildim bileli gezip görmek, yeni yerler keşfetmek beni çok mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Gezip yeni yerler gördükçe, daha önce gördüğüm yerlerin zamana uyarlanmış hallerini tekrar tekrar görmenin bambaşka vizyonlar kattığına inanıyorum. Bilenler bilir, benim için sonrasında üzerinden bir üretim yapabileceğim ve etrafıma, ülkeme katkı sağlayacak her şey hobi niteliğindedir. Bu anlamda da her yurtdışı seyahatimde mutlaka ülkemde olmayan bir şey var mı ve bu seyahatimle ülkeme nasıl bir faydam olabilir bakış açısıyla gözlemlerimi yapıyorum. İşte bu yüzdendir ki yurtdışı seyahatlerinden çok besleniyorum.
Bu tur özelinde bu yolculuğun hayatta en azından bir kez yapılması gereken, "bucket list" niletiğinde, kesinlikle çılgınlık olduğunu düşünüyorum. Sebebine gelince, 17 gün boyunca, otobüsle Avrupa’nın değişik lokasyonlarını geziyorsunuz. Üstelik İstanbul'dan çıkış da uçakla değil, otobüsle! Kesinlikle kolay ve dinlendirici bir tur diyemem. Ama amacım dinlenmekten ziyade, yeni bilgiler edinmek. Çoğu insanın hayali oluyor bazen bir karavanla büyük bir Avrupa yolculuğu yapmak, fakat hem araç kullanmak (hem de karavan büyüklüğünde bir araç), bir yandan organizasyon yapmak ve seyahati planlamak vb. çok da motive edici olmayabiliyor. Fakat hem Avrupa’yı araçla gezeyim, her yerini göreyim, hem de birileri benim için her şeyi organize etsin diyorsanız, işte bu noktada bizim de yaptığımız Avrupa Rüyası ile bu tur kesinlikle tam bir çözüm sunuyor.
Avrupa Rüyası ile yıllardır çok beğenerek takip ettiğim bir influencer sayesinde tanıştım. İlk turumuzu Ocak sonunda Benelux’e yaptık birlikte ve bizim için gerçekten rüya gibi bir tur olmuştu. O gün bugündür Avrupa Rüyası, operasyonu yönetenlerden tutun, rehberlerine, firma ortaklarına bütünüyle bir aile oldu bizim için. Özellikle de malesef son dönemde paramızın Euro karşısında hızla değer kaybetmesiyle birlikte yurtdışına çıkışlar hiç birimiz için kolay olmuyor. İşte bu noktada her detayı tüm incelikleriyle düşünen, en temiz otellerde konaklama sağlayan ve bunu da ekonomik bir şekilde yapmayı başaran Avrupa Rüyası çok güzel bir çözüm oluyor.
Gelelim seyahat detaylarına. Detaylara girmeden önce 17 gün nereleri göreceğimizi yazmak istiyorum:
1.Yunanistan:
Selanik, Parga, Igoumenitsa
2.İtalya:
Bari, Roma, Pisa, Floransa, Venedik, Verona
3.İsviçre:
Zürih, Mulhouse
4.Fransa:
Alsas Kasabaları, Colmar, Strasbourg, Paris
5.Belçika:
Brugge
6.Hollanda:
Amsterdam, Zhan Shans, Volendam
7.Almanya:
Berlin, Dresden
8.Çekya:
Prag
9. Avusturya:
Viyana
10. Slovakya
Bratislava
11.Macaristan:
Budapeşte
12.Sırbistan:
Belgrad
13.Bulgaristan:
Sofya
Rotamıza İstanbul Avrupa Yakası’ndan başladık, ve bir cuma gecesi İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçtik. Anne tarafımın İskeçe göçmeni olmasının da etkisini olduğuna inanıyorum, Yunanistan’a büyük bir sevgim ve hayranlığım var. Saat 22.00 sularından başladığımız yolculuğumuzda gecenin bir noktasında sınır kapısından geçtik. Bu geceyi tamamen konforlu otobüsümüzde konaklayarak geçirdik. Bu güzel topraklarda önce Selanik’e uğradık, Atatürk’ümüzün doğduğu evi ben hiç görmemiştim, burayı ziyaret ettik. Yüksek yoğunluklu duygusal zamanlar geçirdik, fotoğraflarımızı çektik. Buradan rotamızı Parga’ya çevirdik. Parga bir çoklarınızın bileceği, Parga’lı İbrahim’in doğduğu yer. Bu minik sahil kasabası çok hoşumuza gitti. Denizi, doğası çok güzeldi. Gün batımında tepede güzel bir yemek yedik, turistik dükkanları dolaştık. Parga’da yukarda yemek yemeğe çıktığımızda, bir restoran sahibi Türk olduğumuzu anladı ve çoşkuyla bize bir fotoğraf göstermek istedi. O fotoğrafta eskiden orada bulunan bir cami resmi vardı. Buna yıl yaşanmışlıklar, ortak tarihimiz ve bunun korunması ne kadar ilham verici. İşte sizinle o resmi o gün olduğu yer ile paylaşıyorum. Parga kesinlikle deniz tatili için 3-4 gün geçirilecek çok sempatik bir sahil kasabası. Bunu ne zaman planlayabileceğimizi düşünerek yola koyulduk ve bizi Brandisi İlalya’ya taşıyacak gemiye yetişmek üzere Igoumenitsa’ya doğru ilerledik. Gemi yolculuğumuz 9 saat civarında sürdü. Gemi yolculuğunu hakkıyla geçiremedim ben malesef, gece iyi uyuyamadım, sabah Adriyatik’de gün batımını seyretmek istiyorduk olmadı. Ama nihayetinde cennet İtalya topraklarına sabah erken saatlerde giriş sağladık.
Yazının çok uzun olmaması için, bu kısımda turun İtalya bölümünden bahsedeceğim, ve daha sonrasında diğer ülkeler için, ayrı bir blog yazısı açacağım.
İtalya:
Bari, Roma, Pisa, Floransa, Venedik, Verona
Brandisi’ye varış yapıyor gemi, buradan 1.5 saat uzaklıktaki Bari’ye uğradık. Santa'nın dogdugu yer. Tatlı minik bir kasaba. Burada biraz dinlenip, meydanda yemek yedik. Ve güzel Roma’ya doğru yola koyulduk. Bari ile ilgili söylemek istediğim bir şey, İtalya'nın Puglia bölgesi bu yaz çok rövaşta idi. Tatlı bir ev kiralayıp, bölgeyi arabayla gezmek çok keyifli bir fikir. Roma’ya vardığımızda kısa bir Vatikan Turu yaptık, ve Navona Meydanı’na doğru ilerledik. Burada yemeğimizi yedik, bizim yemek yediğimiz yer fena değildi, İtalya’da nerde yerseniz yiyin mutlaka lezzetli oluyor. Fakat orada yemememize rağmen bir yer önerim var Navona’da. Yolunuz düşerse Il Cortello restoranı mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Üzerine de Frigiderium’da bir dondurma yerseniz, güzel bir deneyim elde etmiş olacağınıza eminim.
Mayıs ayında bayram zamanı Roma’da geçirmiştik. Buradan da bir kaç restoran önerim var, Alla Rampa (İspanyol Merdivenleri), Dar Poeta (Trastevere).Bu kısmı belki biraz daha detaylı ayrıca yazarım. Şimdi muhteşem tura geri dönmek istiyorum.
Roma’da konaklamamızın ardından ertesi gün tüm gün Roma gezisi ve serbest zamanımız vardı. Grupla büyüleyici Colleseum’un oraya gidip, metro ile Vatikan’a devam ettik (Ottavio durağı). Malesef Uber bir önceki gelişimizdeki gibi nispeten uygun ve yaygın değildi bu yüzden metroyu tercih ettik ama iyi ki etmişiz, kişi başı 1.5 Euro ile ilk defa Roma metrosunu tecrübe etme şansım oldu, çok da pratik. Yıllar evvel ilk kez Roma’ya geldiğimde Vatikan Müzesi’ni gezmiş ve çok etkilenmiştim, bu sefer yine müzeye girdik, 36 Euro ücret ödedik (skip the line). Daha önceden internetten bilet alımı yaptığınızda bu fiyatlara rehberli turları yakalayabilirsiniz. Biz son dakika aldığımız için biraz pahalıya geldi. Vatikan deneyimi müthişti, Atina’daki ilk üniversite resmini gördük ve beni çok etkiledi. Sonra güzelce yemeğimizi yedik ve ertesi günkü rotamız için Pisa yakınlarında bir otelde konaklamak üzere yola koyulduk.
Roma’da görülmesi gereken yerler: İspanyol Merdivenleri, Panteon, Colleseum, Roman Forum, Aşk Çeşmesi
Roma’da restoran önerileri: Dar Poeta, Alla Rampa, Pompi (tiramisu)
Sabah erkenden Pisa için yola çıktık, ilk defa Pisa kulesini gördüm. Burası, katedralin yanında, çan kulesi olarak tasarlanmış. Kulenin yamuk olmasına dair bir kaç anlatı var aslında, rivayete göre kule yapıldıktan sonra altındaki zeminin sağlam olmaması balçık bataklık olması sebebiyle yamulmalar başlamış. Bir diğer rivayetse kule daha yapılırken binanın yamulmaya başladığı, hatta sütunların yamuk şekli toparlaması için modifiye edildiğine dair. Ardından birkaç saatlik otobüs yolculuğundan sonra Floransa’ya geçtik. Floransa sokaklarında gezerken kendimi film setinde gibi hissetim. Şehir kesinlikle detaylıca keşfedilmesi gereken bir şehir. Xxx gibi bir çok müzesi de olduğundan, buraya tekrar gelme kararı aldık. Hem yemekleri, hem ilgi alakası hem de ortamıyla müthiş olan bir restoranda yemeklerimizi yedikten sonra, bu şehirden ayrıldık.
Floransa’da görülmesi gereken yerler:
Restoran önerileri: Zaza
Ve çok sevdiğim bir yere doğru, Venedik’e doğru harekete başladık. Birkaç saat sonra Venedik’e vardık ve otobüsümüzü bırakıp, botla ana karaya ulaşım sağladık. San Marco meydanını gezdik, gondola bindik. Gondol ücretleri yarım saat için 100 Euro’yu bulmuş ve 5 kişi binebiliyorsunuz. Eğer daha az sayıda kişiyseniz, orada bekleyen yabancılarla da gondol paylaşımı mümkün. Böylelikle daha uygun bir tecrübe elde edilebilir. Gondol ücretleri nakit ve sefere başlamadan önce ücreti alıyorlar. Gondol seferinde gün gün yavaşça suların altına inmekte olan yüzüyle karşılaşıyorsunuz Venedik’in. Ayrıca maalesef burada da bazı binalarda su yükselmesinden ötürü binaların yamulmalarını gözlemliyorsunuz.
Venedik kesinlikle hem bu gezimize istinaden, hem de genel anlamda top 10 listemde mevcut. Bu tatlı şehrin sokaklarında kaybolabilir, cam işçiliğiyle meşhur Murano adasına gidebilir, renkleriyle benim çok beğendiğim Burano adasında da uğrayarak çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Venedik restoran önerileri: Beppino (lazanyası ile meşhur, lazanya böyle kuru değil de sulu sulu geliyor, ben vongole yedim ayrıca muazzamdı), Pasta Go (farklı soslarla makarnanızı yiyebilirsiniz, ele alıp gitmelik)
Ertesi sabah dinlenmiş bir şekilde uyanıp güzel bir kahvaltıyla karnımızı doyurduktan sonra Venedik’deki otelimizden ayrıldık ve Verona’ya doğru yola çıktık. Verona, Romeo ve Julliet hikayesinin esinlenildiği bölge olarak biliniyor. Burada Romeo’nun Julliet’in balkonu altında durduğu evi görme şansınız var. Verona da genel olarak bir film seti gibi, çok güzel ve görülmeye değer bir şehir. Tatlı evlerin bulunduğu bir meydanı var ve bir de Colleseum’a benzeyen, daha ufak bir yapı şehre otantik bir hava katmış. Verona, tüm Avrupa şehirlerini birbirine bağlayan otobanların kesişim noktasına sahip olduğundan, özellikle ikinci dünya savaşı sırasında saldırılara maruz kalmış. Dolayısıyla şehir yeni inşa edilmiş ve yeni yeni kendine geliyor aslında. Bu sebeple bu yapı çok önemli onlar için çünkü geçmişten kendilerine kalan yegane eserlerden bir tanesi. Burada günümüzde de konserler ve etkinlikler düzenleniyor.
Restoran Tavsiyesi: Burada yemek yemedik fakat meşhur Vechi'yi deneme şansımız oldu. Dondurma gerçekten çok lezzetliydi. İlaveten Vechi'den çikolata - fındık ezmesi alıp, kahvaltılarınızı keyifli hale getirebilirsiniz.
Ve İtalya maceramız burada sona erdi. Turun bundan sonraki kısmı için ben de bu satırları yazarken şu an Zürih’e doğru yoldayız. Arrideverci Italie!
Sevgiler,
İrem ŞİMŞEK
Comments